Rosalie yine evdekilerle kavga edip kendini Port Angelas'taki alışveriş merkezlerine vurmuştu. Biraz alışveriş yaparsa kendini iyi hissedeceğini biliyordu. Sonra o 'biraz' sözcüğü kendisine komik gelip biraz seslice gülmüştü. O hiçbir zaman 'biraz' alışveriş yapmazdı. Yaparsa en az 6-7 paketi geçerdi. Sonra Port Angelas'taki en sevdiği alışveriş merkezine giriş yaptı. Fazla araba yoktu ama Rosalie yine de en köşeye park etmek istiyordu Bmw M3'ünü. Arabadan inerken yanına park edilmiş Bmw Z9'u görünce ağzı şaşkınlıkla açıldı. Çünkü bu arabanın aynı Süper Kanka diye nitelendirdiği biricik arkadaşı Lili'de vardı.
Alışveriş merkezine hala Lili'yi düşünerek girdi. Belki buradadır, belki geri dönmüştür diye kafanını kurcalayan sorulardan artık kaçmak istiyordu. Sadece biricik Lili'sini görmek istiyordu Rosalie.
Alışveriş merkezine adımını attığı anda bütün gözler Rosalie'ye dönmüştü. İzlenmeyi, hayran olunmasını ve kıskanılmayı seviyordu. Bu onun doğasında vardı. İnsanken de vampirken de bu hiç değişmedi. Rosalie o gözler aldırmayarak ilk önce elbise reyonuna gitti. Ona yardım etmek isteyen kızı bir çırpıda defedip kendi başına takılmaya başladı.
5 dakika sonra Rosalie civarlarda vampir kokusu aldı. Hemen kafası kaldırıp etrafa göz gezdirdi. Herkes normaldi. Ama Rosalie vampir kokusu alıyordu. Üff'leyip tekrar kıyafetlere dönerken mağazada bir hareketlenme oldu. 'Neden bu kadar gürültü çıkarırlar ki! Sanki Kraliçe Elizabeth buraya teşrif etmiş! Salaklar!' diyerek onlara kin kustu. Ama içinden bir yerde girenin kim olduğunu merak etme duygusu patladı. 'Kapıya bak Rosalie! Sadece kapıya bak!'. İç sesi yine tutmuştu. Onu susturmak için sadece kapıya bakması gerekiyordu. 'Kapıya bak Rosalie! Sadece kapıya bak!'. Rosalie üff'leyerek girenin kim olduğuna bakmak için kafasını kaldırdı. Sadece 1 saniye bakması gerekiyordu girenin kim olduğunu öğrenmek için. İçeri girende Süper Kankası, biricik arkadaşı Lili'den başkası değildi.
Birkaç adım atıp kendine gelmeyi bekleyen Rosalie, daha kendine gelemeden birisi onun boynuna atladı. Bu atlayan kişi Lili'den başkası olamazdı. Çünkü Rosalie'den korkup kimse yanına yaklaşmazdı.
"Aman Tanrım! Bu gerçekten sen misin Lili! İnanamıyorum! İşte buradasın dönmüşsün!!" diyerek onu kendinden uzaklaştı. Aynıydı. Hiçbir şeyi ne eksilmişti ne de çoğalmıştı. Aynı tatlılığıyla, aynı şekerliğiyle karşısındaydı Rosalie'nin. Uzun sarı saçları eskisi gibi yine aynıydı. Üzerinde ise Rosalie'de aynısı bulunan, ilk tanıştıkları zaman ki elbisesiydi. Bu Rosalie'de de vardı. Sonra çok fazla düşündüğünü anımsayıp ona nasılsın diye sormayı bile unuttuğunu hatırladı.
"Nasılsın bakalım! Hangi rüzgar seni buraya attı?"